Belgrad Ormanları'nda bir gün, tek başıma dolaşıyordum
|
ve de nilüferler açmış, bir gölün kenarında
|
bir ağaç dalına oturdum
|
uzaklara daldım.
|
kurbağalar sıçrıyordu, böcekler uçuşuyordu
|
ve de değişik kuşların sesleri kulağıma doluyordu
|
dedim ki, bu sulara taş atmaya bile kıyılamaz
|
onları dalgalandırmamalı,
|
onları uykusunda bırakmalı,
|
onlar, belki rüyadadır şu anda.
|
düşündüm ama, güpegündüzdü
|
sular gündüz uyumazdı
|
onu daha büyük şairlerimizden öğrenmiştim
|
o zaman dedim ki
|
bir küçük taş atsam
|
onun harelerinde ve halelerinde
|
acaba neler okur gözlerim?
|
ve de şiirimin ismi suları taşladım...
|
suları taşladım ellerimde boğdum seni harelerde
|
artık yaban gözler görmeyecek yüzünü,
|
öldün, aşkım dirildi.
|
boynu bükük kır çiçekleri tutsun yasını
|
söğütler kamçılasın beni
|
ellerimle boğdum seni
|
bir oyuncak kayık battı kıyıda
|
bir çocuk ağlıyordu
|
ben sana,
|
sen kağıttan sandala kıydın,
|
yapmamalıydın.
|
çocuk benim gözlerimde hıçkırdı
|
ben çocuğun avasında haykırdım
|
bugün durgun suların kalbini kırdım,
|
kırmamalıydım...
|
şartmış gibi baharı müjdeliyordu yaban sümbüller
|
kimeydi bu mutlu haber, nerdeydi?
|
durgun sular dargın,
|
batan kayık yorgun
|
yalnızdım.
|
kırılası ellerimle sulara mezar kazdım. |