Song information On this page you can read the lyrics of the song Kaside-i Bürde , by - Dursun Ali ErzincanlıRelease date: 21.10.2003
Song language: Turkish
Song information On this page you can read the lyrics of the song Kaside-i Bürde , by - Dursun Ali ErzincanlıKaside-i Bürde |
| Yurdundan koparılmış gözleri sürmeli yaralı bir ceylân gibi |
| Suat'ı alıp götürdüler. Gönlüm öyle kırık ki! |
| Gönlüm, azat nedir bilmeyen bir köle örneği ezgin. |
| Tan vakti Suat göçtü buralardan. O ne mağrur bakışlardı Rabbim |
| Ve ne müstağni. |
| Suat ki boyu altın ölçüde; önden bakılınca zarif nahif, incecik belli, |
| Tombul görünüşlü arkadansa, arka çizgileri bile belli. |
| Gülerken dişlerinde kar yağar gibi bir kış aydınlığı, |
| Öyle beyaz, onları şarapla yıkıyorlar durmadan sanki. |
| Vâdi açık. Kuşluktur. Çakıllarda kuş sesli serin sular. |
| Kuzey yelleriyle serin sular gibi saf ve ışıklı Suat'ın ağzındaki. |
| Süpürürse rüzgâr nasıl üstündeki bulutları, nasıl yıkarsa pırıl pırıl |
| Geceleri yağmur tepeleri |
| Ağzındaki su o yağmur suyu Suat'ın. dişleri o beyaz kum tepeleri. |
| Soylulukta en soylu, cömertlikte bir eşi yok bir sevgili iken Suat, |
| Ne kendi sözünde durdu, ne de dinledi beni. |
| Suat bu, işi gücü bana oyun, naz, vefasızlık, söz verip dönmek. |
| Benim kaderim böyle, Onun aşk felsefesi. |
| Bulut bir zavallıdır Onun yanında biçimden biçime girmekte, |
| Renkten renge girmekte yaya kalır bukalemun, gulyabani. |
| Sen ne aptalsın ki yahu sandın Suat durur sözünde. |
| Kalburda su durursa, Suat da durur sözünde tabii. |
| Suat’tan söz aldım diye böbürlenip durmak ha! |
| Hayaller kurdun, umutlandın! Ama umutlar uçucu, aldatıcıdır |
| Rüyalar gibi. |
| Suat'ın vuslat. sözleri geçse yeridir atlatışlar tarihine. |
| Bir söz istedin mi kendinden, hemen kesilir meşhur yalancı |
| Urkub’un teki. |
| Böyle arkandan atıp tutuyorum ya Suat, elbet ayrılık acısından. |
| Onun için affet beni, sen yine de sev beni. |
| Suat şimdi mutlaka öyle bir yerdedir ki, vakit de akşam; |
| Saf kan ve yörük dişi develerdir ancak develerin oraya götüreni. |
| Evet, ta ötelerde konaklıyan Suat oymağını tutmak için |
| Yüreğe korku veren. dağ gibi rüzgâr tempolu hecin develer gerekli. |
| Öyle deve gerek ki, terlerse ırmak aksın kulağının ardından, |
| Uçsuz bucaksız çöl yollarını seve seve tepmeli… |
| Bir deve ki. bakışı iki hançer ufuklara saplanan. |
| Eşi gitmiş; yabani bir aksığın gibi öyle uçsun ki, o dursun, altından |
| Kaysın ateş çölü ve ateş tepeleri. |
| Gerdanı sağlam. ayakları yer sarsan vücudu kıvrım kıvrım ve |
| Ölçülü biçili. |
| Soy sopça en arık damızlık develerden haydi haydi ileri. |
| Böğrü enli, boynu uzun ve kalın; çehresi geniş. |
| Bir erkek deveyi andırmalı tıpkı; Suat'ı tutar o zaman belki. |
| Derisi daha parlak olmalı kabuğundan deniz kaplumbağasının. |
| Ve ondan daha sağlam. kızgın güneş altında aç azgın keneler bile |
| Onu örseleyememeli. |
| İlk bakışta dağ gibi korku vermeli görünüşü bakana: |
| Boyu yüksek mi yüksek, çevik mi çevik ayakları, tertemiz şeceresi. |
| Gürbüz, etine dolgun. bakımdan öyle semizlemiş .olmalı ki, |
| Oyluklarından tırmanan salkım salkım keneler derinin cilâsından |
| Kayıp kayıp düşmeli. |
| Yürürken baldırından, et fırlasın etinden, iki ön bacağı ok gibi |
| Çıksın dolgun göğsünden. serbest atılışlı çalım çalım üstüne bir |
| Yaban merkebi örneği. |
| Gözlerle gerdan arası, başın yular takılan yeri. |
| Sert ve katı olmalı bileği taşı gibi. |
| Ve upuzun kuyruğu ipek tüylü, sarksın memelerin üstünden. |
| Öyle dokunmalı ki memelerin ucunu ürkütmemeli. |
| Kapkara iki mızrak bacakları, rüzgâr gibi uçmalı |
| Şüpheye düşmelisin ayakları yere değdi mi, değmedi mi. |
| Yumru burnundan, kulağından, beyzi çehresinden bu türlü develeri. |
| Tanır derhal deveden anlayan yekta bir bilirkişi. |
| Ayakları demirdenmişcesine çakılları fırlatır iki yana. |
| Deri mahfaza bile takmaksızın aşar kayalıkları bu eşsiz develer ki. |
| Çalışkan bir işçi gibi terler coştukça, terledikçe coşar… |
| Aşar kuşlar gibi serap derelerini, sahra tepelerini, ateş |
| Çöllerini… |
| Kertenkelenin güneşte yanan sırtı sıcaktan külde pişmiş ekmeğe |
| Döndüğü günler bile kimse durduramaz koşmaktan şu bizim deveyi. |
| Bir sıcaklık ki, a yolcular dinlenin! der kervan sahibi |
| Ve taş altına gizlenir siyah çekirgeler, o sabır ateşleri. |
| Ama bizim meşhur devemiz gün ortasında koşusunu bitirmez, |
| Başlamıştır yolculuğa sanki daha yeni. |
| Sıcak artar, değişir yürüyüşü; sıcak arttıkça değişir. Ve ön |
| Ayaklarının |
| Çırpınışlı hızlanışı andırır ölmüş çocuğuna göğüs döven bir anneyi |
| Ve ona bakıp (anıp kendi ölmüş yavrularını |
| Da) hıçkıran yırtınan öbür anneleri. |
| Evet o yürüyüş, o ayak çırpınışları göğsünü paralayan yaşlı bir |
| Annenin çırpınışları. |
| Akla elveda diyen bir annenin, alır almaz ilk yavrusunun kara |
| Haberini. |
| Göğsü kan içinde kalan. üstü başı yırtılmış, |
| Saçları darma dağın çılgın bir annenin haberini. |
| Söz taşıyıp öç alan iki yüzlü şiir ve kabile düşmanlarım: |
| «Ey Ebi Sülma'nın oğlu sen mahvoldun.» dediler. Suat'ın derdi |
| Bana yetmezmiş gibi. |
| «Ey Ebi Sülma'nın oğlu sen kendini ölmüş bil.» Ben de koştum |
| Güvendiğim dostlara: |
| Kime başvurdumsa ama: «Biz yokuz bu işte, var git kendin bak |
| Başının çaresine» demezler mi? |
| Ben de onlara dedim: «Gidin gidin beni yalnız bırakın, |
| Neye hükmetmişse o olur, hükmeden o Allah ki. |
| Yaşamak dediğiniz nedir bin yıl yaşasa bile |
| Eninde sonunda insanoğlu o kanbur tahta kutuya girmiyecek. |
| Binmiyecek mi? |
| Heber geldi: «peygamber. seni öyle bir cezaya çarpacak ki!» |
| Siz bilirsiniz. hey zavallılar! İşte onun kapısındayım, yüreğimde |
| Sonsuz bağışlanma ümidi. |
| Ondan özür dilemeye geldim, af istemeğe geldim; |
| Çünkü O sırrını bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin. |
| O affedenlerin en affedicisi. |
| İçi hidayet öğütü en yüce gerçekler dolu Kur’anı |
| Sana armağan eden Allah için ver bana bir savunma mühleti. |
| Bakma ve zaten bakmazsın sözlerine beni kıskananların. |
| Senin hükmün onlara değil, hakka ayarlı ve ben de bir parça |
| Suçluyum belki. |
| Ama senin makamındayım şimdi. Fillerin bile titrediği makamda. |
| Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gördüklerimi görse. işitse |
| İşittiklerimi |
| Burada beni ancak Allah buyruğuna bağlı Peygamber affı |
| Kurtarır: |
| Ben de onun öç ve adalet eline uzatıyorum işte sağ elimi. |
| Beni ancak o kurtarabilir burda. Yalnız O. Şimdi söz yalnız Onun. |
| Ama O «Sen suçlusun, cezanı çekeceksin» dese önünde eğik |
| Bulur boynumu adaletin heybeti. |
| En heybetli manzara bu olur benim için. Çünkü Asserde, |
| İç içe açılan sonsuz aslan yataklarının en içindeki |
| Muhteşem yurdunda hüküm süren aslanlar başbuğudur O. |
| Bir arslan ki. erkenden ava çıkar, yavrularının besini insanoğlu, |
| İnsan eti. |
| Bir arslan ki, savaş alanında kendi düşmanı dengi |
| Bırakmadan çarpışmayı, haram sayar kendine savaşı terketmeyi. |
| Heybetinden kısılır sesleri yırtıcı çöl arslanlarının, |
| Arslanlar arasında bile o dağıtır adaleti. |
| Parçalandı silâhları ve elbiseleri, kurda kuşa yem oldu |
| Bu vâdide kendi gücüne bileğine güvenen nice kişi. |
| Şüphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kılıçtır kılıçlarından |
| Allahın. |
| Sonsuz bir kurtuluşa, nura ve hidayete alıp götüren bizi. |
| Ve arkadaşları O’nun, Mekke vâdisinde İslâmı kabul eden |
| Kureyşin en ileri gelenleri… Cömertlikte ve yiğitlikte hiç birinin |
| Yok dengi. |
| İlk gûnler, göçmek gerekliydi, hemen göçtüler,. zerre tereddüt |
| Etmeden. |
| Bırakarak yurtlarını, tüten ocaklarını, mal ve mülklerini. |
| Yerlerinde kalanlar çarpışamıyacak güçte olanlardı. |
| Onlar da, müdafaasız ve silâhsız, çepçevre küfürle çevrili, bugünü |
| Hazırlamış beklemişlerdi. |
| Evet, bunlar, başları dimdik gezen yiğit üstü yiğit, |
| Davuda mahsus demir gömlektir zırh diye giydikleri. |
| Zırhları pırıl pırıl ve upuzun. Çelikten büklümleri öyle ki, |
| Birbirine geçip kaynaşmış bir ayrıkotunun halkaları gibi. |
| Mızrakları düşmanı devirse yere, gurur nedir bilmezler, |
| Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri! |
| Ak soy develer gibidir gidişleri. korunmaları da saldırış. |
| Vurulunca göğüslerinden vurulurlar. Onlar ürkmez, onlardan |
| Ürker dev dalgalı ölüm denizi. |
| Name | Year |
|---|---|
| Gönül Hun Oldu | 2002 |
| Sen Yoktun | 2001 |
| Hz. Ömer'in Övgüsü | 2005 |
| Habibullah'ı Sevmek | 2005 |
| Ey Gül | 2005 |
| Hoş geldin | 2005 |
| Hatırlayın (Hendek) | 2009 |
| Adın Geçer | 2009 |
| Medine'nin Gülü ft. Umut Mürare | 2024 |
| Ay Yüzlüm ft. Umut Mürare | 2024 |
| Gelseydin | 2003 |
| Miraç | 2003 |
| Beni Yalnız Bırakma ft. Mustafa Cihat | 2004 |
| Uhud | 2003 |
| Bir Gül | 2004 |
| Mekke'nin Fethi | 2004 |
| Mahşer | 2009 |
| Dağlara Düşünce Ayaz ft. Orhan Ölmez | 2014 |
| Ummanında Kaybolduğum Nursun | 2000 |
| Hadra Yağmurları | 2000 |